Bilimsel Düşünmenin Kavram ve Araçları
Bir şeyi kabul veya reddetmekle ona inanmak veya inkâr
etmek aynı şeyler midir? Bütün bunlar bilimsel kavramların doğru
kullanılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Bilimle İlgili Temel Kavramlar
Dil, bilim adamı için her şeyden önce ve ancak günlük yaşamda kullandığı dilidir. Bu bilim dili olması bakımından da böyledir. Dil ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi incelemek dilbilimin konusudur. Bunun gibi doğal dillerin yapı farklılıklarını çözümlemek genel dil biliminin görevidir. Bilimsel olan konuların doğru bir dille ifade edilmesi gerekir.
Olgu ve Olay
Olgu, varlığı potansiyel olmaktan çıkmış, “fiili
gerçeklik” hâline dönüşmüş, insanın algı alanına girebilecek hâle gelmiş her
şeydir. Olgu ve olay, evrende “olup biten her şey”i kapsayacak kadar geniş anlamlarda
kullanılmaktadır.
Olguların aşağıdaki gibi bazı özellikleri vardır:
· Genel geçerlilik
· Süreklilik
· Doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenebilirlik
·
Tekrarlanabilirlik
Olgulara örnek olarak şunları verebiliriz:
· Suyun kaynaması
· Metallerin elektrik iletmesi
· Elmasın sert olması
· İnsanların öğrenmesi
Türk Dil Kurumu Sözlüğü olayı ise şu
şekilde tanımlamaktadır: Olay, düşünülen, düşünülmüş
olandır.
Kavram
Kavram, nesnelerin
zihnimizdeki tasarımıdır. Terim ise kavramların dil ile ifadesidir. Kavram bir
nesneyi, terim ise bir kavramı gösterir. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük ise
kavramın şu tanımlarını vermektedir: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki
soyut ve genel tasarımı, mefhum, konsept ve nosyondur.
Kavramlar varlıklarla ilgilidir.
Varlık dış dünyada yer kaplayan, üzerinde deney- gözlem yapılabilen her şeydir.
Kavramları tek tek ele alınışlarına göre de sınıflandırmak mümkündür. Bunlar;
tümel, tikel ve tekil kavramlardır. Eğer bir kavram, ifade ettiği grubun
tamamını kapsıyorsa tümel bir kavramdır.
Kavramlar somut ve soyut olmaları bakımından da
ayrılırlar. Mantığın önemli kurallarından biri de çelişik ve karşıt kavramları
içermesidir. Bir kavram ne kadar kuramsal olmaktan uzaklaşır ve olgusal veya
gözlemsel bir kavrama dönüşürse bu kavramla bilim yapmak o kadar mümkün
olabilir.
Veri
Veri bilginin
kaynağıdır. Bilginin ham maddesi olan veri; görüntüleri, eylemleri, olguları
vb.lerini temsil eder. Veri, işlenmesi durumunda bilgi hâline getirilebilecek
ve sonuç çıkarılabilecek kişi, olay, olgu, süreç ve fikirlerle ilgili ham bilgi
unsurlarıdır. Örneğin tek başına “kitap” sözcüğü bir veridir. Ancak yazarı ve
yayınevi tanımlanmış kitap bilgidir. Bilimsel araştırmalarda kullanılan veriler
“olgusal” ve “yargısal” olmak üzere iki grupta toplanabilir.
Enformasyon
Enformasyon kelimesi Türkçede “danışma, tanıtma”,
“haber alma, haber verme, haberleşme” anlamlarına gelmektedir. Enformasyon
sözcüğü İngilizcede “information” olarak ifade edilir ve bu kavram, “to
inform”-bilgi vermek fiilinden türetilmiştir. Bilgi; enformasyonun yorum,
analiz ve bağlam ile zenginleştirilmiş hâlidir. Bilgi ile enformasyon arasındaki
farkı en iyi açıklayan niteleme, bilginin hayata geçirilebilir enformasyon
olduğudur. Yalnızca “gerçek”le ilgili olan enformasyonun aksine bilgi tahmine,
akıl yürütmeye ve çıkarıma dayalıdır.
Bilgi
Bilgiyi TDK
sözlüğü, ‘’insan aklının kapsayabileceği olgu, gerçek ve ilkelerin tümüne
verilen ad‘ şeklinde tanımlamaktadır. Bilgi, gerçeğin farkına varmayı ve onu
tanımlamayı sağlayan olgu, öğrenme, araştırma veya gözlem yoluyla elde edilen
sonuçtur. Üst bilgi (hikmet-bilgelik) kavramı, elde edilen bilgiler
bütününün bir ürünü olarak, bilinenler bütünü, çeşitli bilgiler arasındaki
ilişkileri tanımlayacak bir yapıyı temsil etmektedir.
Değişken
Değişken,
varlıklara göre farklı değerler alabilen özellik ya da durumlardır. Başka bir
deyişle değişken, davranışları herhangi bir görünüşü ya da değişebilen bir
koşul ve özelliktir. Değişkenler, yaş, kilo, boy, gelir gibi nicel ya da
cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, tutum gibi nitel özelliğe sahip
olabilirler.
Değişkenler aldıkları değerlere ve kontrol şekillerine göre iki şekilde sınıflandırılabilir.
·
Süreksiz değişkenler · Sürekli değişkenler
Bir değişken, alt ve üst sınırları içinde belli değerlerden,
belli seçeneklerden başkasını alamıyor ise yalnızca tam sayılarla ifade
edilebiliyorsa bu değişkene süreksiz değişken denir. Örneğin cinsiyet
değişkeni için yalnızca erkek ve kadın olmak üzere iki değer verilebilir.
Normal olarak bunlar arasında üçüncü bir değer verilemez. Bu tür değişkenlere nitel
değişkenler de denir. Alt ve üst sınırları arasında herhangi bir değer
alabilen değişkenler, sürekli değişkenlerdir. Örneğin ağırlık
değişkenine kuramsal olarak sıfırdan başlayıp sonsuza kadar değişebilen çeşitli
değerler verilebilir. Araştırma sürecinde en az iki değer alabilen her şey
değişkendir.
Kontrol şekillerine göre de değişkenler üç gruba ayrılabilirler. Bunlar:
· Bağımlı değişken,
·
Bağımsız değişken, · Kontrol değişkenleridir.
Bağımlı değişken;Sonuç
değişkeni olup, araştırmacının kafasındaki problemin aradığı cevapla ilgili
değişkendir. Bağımlı değişken, bağımsız değişkenler tarafından etkilenen
değişken olarak da tanımlanabilir.
Bağımsız değişken;
Bağımlı değişken üzerindeki etkisinin öğrenilmek istendiği uyarıcı değişkendir.
Bağımsız değişkenler, bağımlı değişkeni istenilen yönde etkilemek amacı ile ele
alınır.
Deney
Bir hipotezin
sınanmasıdır; bir şeyin başka bir şey üzerindeki etkisini görmek üzere yapılır.
Farklı deney türleri vardır. Bunlardan biri laboratuvar deneyleri, diğeri
alan deneyleridir. Laboratuvar deneyleri, değişkenleri olabildiğince
denetim altında tutabilmek için laboratuvar ortamında düzenlenen deneylerdir.
Laboratuvar deneyleri değişkenler arasında neden-sonuç ilişkisi kurmaya imkân
verir. Alan deneyleri laboratuvar dışında daha doğal ortamlarda düzenlenir.
Model
Bir araştırma evreni içinde yer alan ögelerin arasındaki ilişkileri anlamak amacıyla oluşturulan teorik veya kavramsal nitelikli ilişkiler bütünüdür.
Genel olarak üç tür model vardır. Bunlar:
· Simgesel
modeller, ·
Uyuşum modelleri, · Benzeşim modelleridir.
Yöntem
Bilimsel yöntem,
bilginin elde edilmesi için izlenen yoldur. Araştırmalarda niteliksel veya
niceliksel yöntemler kullanılarak sonuca varılmaya çalışılır.
Bilimsel yöntemler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
· Evrendeki bir olgunun veya olayın gözlemlenmesi,
· Bu olguya dair, gözlemler ile tutarlı olması,
· Hipotez tahminlerinde bulunmak için kullanılması,
· Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi,
·
Hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayıncaya kadar sürecin devam
ettirilmesi.
Bilimsel bir yöntem üzere yapılan araştırma sürecinin basamakları şunlardır:
· Problemin fark edilmesi
· Problemin tanımlanması
·Bilgilerin toplanması
· Hipotezlerin oluşturulması
· Çözüm yollarının uygulanması
· Sonuca varılması ve sonucun rapor hâline getirilmesi
Paul Feyerabend,
bilimsel yöntemin genelleştirilmesi ve tek geçerli yöntem olarak
mutlaklaştırılmasını eleştirmektedir. “Yönteme Hayır” adlı ünlü
kitabında bu şekilde mutlaklaştırılan bilimsel yöntem anlayışının yanlışlığını
bilim tarihi içinden örneklerle göstermeye çalışmaktadır. Feyerabend'in
itirazı esas olarak bilimsel yöntemin tek ve mutlak bir yöntem olarak kabul
edilmesi ve dayatılmasına yönelik olarak görünmektedir.
Bilimsel Düşünme İle İlgili Temel Kavramlar
Bilimsel düşünme karmaşık bir faaliyetler dizisidir ve
belli bir sıra düzeni ve hiyerarşisi vardır. Bunları sırasıyla basitten
karmaşığa doğru veya temelden tavana doğru şu şekilde sıralayabiliriz;
önerme, hipotez, varsayım, ilke, paradigma, teori ve yasa.
Bilimsel düşünme, belli bir yöntem çerçevesinde yürütülen bir etkinliktir. Bilim üretme sürecinde
bir yöntem takip edilir.
Önerme
Terimler arasında bağıntı kurmaktır. Bu bağıntının düşünülmesine psikolojide
hüküm, mantıkta ise önerme denir. Örneğin “insan akıllıdır” ifadesi bir
önermedir. Bir önermede en az iki terim bulunur. Kendisinden bahsedilen terime
süje denir. Süjenin hâl ve karakterlerini gösteren terime sıfat
denir. Bunları birbirine bağlayan eke de bağ adı verilir.
Hipotez
Bir önermenin
deneysel olarak test edilebilir duruma getirilmiş hâlidir. Önermeler, kurama
ulaşabilmek için başlangıçta öyle oldukları ileri sürülen öncüllerdir. Bir
diğer tanımla probleme konulan geçici çözüme hipotez denir. Bir hipotezin
tekrar tekrar ampirik olarak yoklanmasından sonra eğer hipotez değişmiyorsa,
bir kuramsal önermenin doğruluğundaki kesinliği artar.
Bilimsel bir hipotez farklı araştırmalarla ve bilimsel
yöntemlerle sınanabilmelidir. Hipotezler genellikle geçmiş gözlemlere veya
bilimsel teorilerden yapılan çıkarsamalara dayanır. İstatistiksel hipotezler;
tarafsızlık hipotezi, farksızlık hipotezi, sıfır hipotezi olarak
sınıflandırılırlar.
Hipotezin özellikleri şunlardır:
· Sınanabilir olmalıdır.
· Belirli değişkenler arasındaki ilişki hakkında bir ifade olduğu için kapsamı sınırlıdır.
· Araştırma problemi hakkında yeterli bilgi elde edildikten sonra kurulmalıdır.
· Mevcut bilgilerle, doğrulanmış, genelleme ve kuramlarla çelişmemelidir.
·
Doğru terimlerle ve mümkün olduğunca kısa olarak ifade edilmelidir.
Hipotez, henüz
doğrulanmamış bir genelleme olduğuna göre bir konu hakkında pek çok hipotez
ileri sürülebilir ama hipotez ileri sürmek kuşkusuz keyfi bir iş de değildir ve
hipotez ileri sürmenin bazı koşulları olması gerekir.
Varsayım
Henüz doğruluğu
test edilmemiş, sınanmamış iddiadır. Varsayım doğruluğu irdelenmeksizin kabul
edilen, hipotez doğrulanmak üzere ele alınan iddialardır. Oysa varsayım,
doğruluğu irdelemeksizin kabul edilen, hipotez, doğrulanmak üzere ele alınan
bir tez veya savdır.
İlke
Deneye dayanan bilimlerde deneylerden yasaya yükselirken, zihnin hareket noktası olan gerçeklere ilke adı verilir. İlkelerin başka kavramlarla ispatı istenmez, diğer kavramlar onlardan çıkarılır. İlkelerin doğruluğundan hiç şüphe edilmez. Matematiğin dayandığı ilkeler bu özelliklere sahiptir ancak matematiksel ilkeler akli olduğu halde, deneysel bilimlerin dayandığı ilkeler tecrübeden çıkarılır. İlkeler, kanunlardan daha genel ve soyut gerçekleridir. Özel ve genel olmak üzere iki gruba ayrılır.
Özel ilkeler
Yalnız bir bilimin araştırmalarında kullanılır. Buna örnek olarak mekaniğin eylemsizlik ilkesini ve hidrostatiğin Paskal ve Arşimet ilkelerini gösterebiliriz.
· Eylemsizlik ilkesi: Hareketsiz bir cisim kendiliğinden harekete geçmez. Hareket hâlinde bulunan bir cisim, dıştan bir etkiyle karşılaşmadıkça hareketine devam eder.
· Paskal ilkesi: Kapalı bir kabın içinde bulunan bir sıvıya, kabın her yanından yapılan basınç, sıvının her tarafına aynı şekilde iletilir.
·
Arşimet ilkesi: Bir sıvıya batırılan bir cisim, hacmi
kadar sıvının ağırlığına eşit bir kuvvetle yukarıya doğru itilir.
Genel ilkeler
Yalnız bir bilime özel olmayıp, birçok bilimlerde düşüncenin hareket noktasını teşkil ederler. Örnek olarak Lavoisier, Mayer ve Carnot ilkelerini verebiliriz.
· Lavoisier ilkesine maddenin sakınımı ilkesi denilmektedir. Doğada hiçbir şey yok olmaz ve hiçbir şey yoktan var olmaz.
· Mayer ilkesi: Enerji ne var edilebilir ne yok edilebilir. Buna enerjinin sakınımı ilkesi denir.
· Carnot
ilkesi: Enerji değişikliklere uğradıktan sonra hiçbir zaman bütünü ortadan
kaldırılamayan ısı hâline gelir. Buna da enerjinin alçalması ilkesi denir.
İlkelerin şu özellikleri vardır:
· İlkeler, kanunların ifadesinden çıkarılmıştır. Bu kanunlara ulaştırıcı pek çok tümevarım ilkelerin doğuşunu hazırlar.
· Esasen pek geniş bilim olaylarını içerisine alan ilkelerin, genellikleri sebebiyle soyut oluşları, çok kere onların deneylerinin tam olarak yapılmasını imkânsız kılmaktadır.
·
Yapılabilen deneyler, ilkelerin ifadesine aykırı sonuçlara ulaştırmazlar
İlkeler tasvir edici, zorlayıcı ya da
kural koyucu ve determinist ilkeler olmak üzere üç grupta toplanabilirler. Tasvir
edici ilkeler, değişkenler arasındaki ilişkileri açıklarlar. Zorlayıcı
ilkeler, ne yapılması gerektiğini gösterirler. Determinist ilkeler
ise, bağımlı ve bağımsız değişkenleri tanımlarlar.
Paradigma
En
kısa tanımıyla “düşünsel çerçeve”dir. Bilim felsefesi kavramı olan paradigma, Thomas
Kuhn tarafından açıklanmıştır. Kuhn’a göre paradigma, kavramsal bir
modeldir. Kuhn paradigma kavramını düşünsel çerçeve anlamında kullanır.
Yasa (Bilimsel Kanun),
doğrulanmış bir ilkenin veya kuralın süreklilik ve istikrar kazanmış hâlidir.
Doğadaki olaylar arasında görülen ve sürekli tekrarlanan ilişkiye yasa denir.
Yasalara şunları örnek olarak verebiliriz:
· Kütlenin korunumu yasası
· Enerjinin korunumu yasası
Sabit oranlar yasası
· Yerçekimi yasası
Bilimsel yasa bir genellemedir ancak yasayı diğer genellemelerden ayıran şu özellikler vardır:
· Yasa, olgulara ilişkin bir genellemedir; bu bakımdan mantıksal önermelerden ayrılır.
· Yasa, tek bir olgu ya da nesneyi değil, bir olgular ya da nesneler grubunun ya tümünü ya da önemli bir bölümünü kapsar.
· Yasa, belli bir
zaman ve yerle sınırlı olarak yapılmış bir genelleme de değildir.
Bilimsel yasa her şeyden önce bir genellemedir ancak
tüm genellemeler bilimsel yasa değildir.
Bilimsel yasalar “şimdiye kadar tüm gözlem veya deney
sonuçları tarafından doğrulanmış, olgusal içerikli genelleme”lerdir.
Teori (Kuram)
Bilgi üretme sürecinde ortaya atılan geçerlik ve güvenilirliği bilimsel
yöntemle saptanmış genel bilgi ve açıklamalardır. Teori, toplumsal olgular ve
olgular arasındaki ilişkilerden soyutlanan kavramlardan oluşur.
Bilinen belli başlı teorilere şunları örnek verebiliriz:
· Atom teorileri
· Öğrenme teorileri
· Asit-baz teorileri
· Belirsizlik teorisi
· Hareketli kıtalar teorisi
·
Motivasyon teorileri
Teori, toplumsal gerçekliği anlaşılır hâle getiren bir
kavramlar kümesidir.
Mantıklı Düşünmenin Temel İlkeleri
Bilimsel düşünmede mantığın ilkelerinden yararlanmak
her şeyden önce doğru biçimde düşünmek açısından zorunludur. Bilim anlamsız bir
uğraş değildir.
Düşünmenin ilkeleri; özdeşlik ilkesi, çelişmezlik
ilkesi ve üçüncü hâlin olanaksızlığı ilkesidir. Leibniz bir dördüncü ilke
olarak yeter neden ilkesini eklemiştir.
Bilim üretme sürecinde yararlanabileceğimiz dört mantıksal ilke vardır. Bunlar; Özdeşlik (Aynılık) İlkesi, Çelişmezlik ilkelesi, Üçüncü Hâlin Olanaksızlığı İlkesi ve Yeter Neden İlkesidir.
Özdeşlik ilkesi, bir varlığın değişmediği sürece hep aynı kalacağı ilkesidir. Çelişmezlik ilkesi ise herhangi bir varlığın aynı anda hem bir şey hem başka bir şey olamayacağı anlamına gelir. Üçüncü hâlin olanaksızlığı ilkesi, bir varlık ya kendisidir ya da kendisi olmayandır. Yeter neden (sebep) ilkesi, herhangi bir durumun gerçekleşmesi için belli bir durumun yeterli olması ilkesidir.
Mantık
Günlük yaşamda insanın ortak bir doğru etrafında uzlaşmalarının temel aracıdır. Doğru düşünmenin ilkelerini ortaya koyan pratik işlevleri olan bir disiplindir.
Mantığın iki bölümü vardır:
·
Genel mantık ·
Yöntem
Genel mantık, düşünülen şeyin aklın ilkelerine uygun
olması için gerekli olan kaideleri araştırır. Mantık olguların açıklanması ile
değil, doğru düşünme kuralları ile ilgilenir. Mantıklı “düşünme”, aklın işleyiş
kurallarına uygun düşen bir düşünmedir.
Özdeşlik (Aynılık) İlkesi
Bu ilke, bir varlığın değişmediği sürece hep aynı kalacağı ilkesidir. Örneğin,
“A, A’dır” şeklindeki ilke bir özdeşlik ilkesidir yani “bir şey ne ise yalnızca
odur” yargısı bir özdeşliktir.
Çelişmezlik İlkesi
Herhangi bir varlığın aynı anda hem bir şey hem başka bir şey olamayacağı
anlamına gelir. “Ağaç yeşildir”, aynı anda “ağaç yeşil değildir” ifadesi
çelişmezlik ilkesine aykırı karşıt önermelerdir “A, -A değildir” (A, A olmayan
değildir) şeklinde gösterilir.
Üçüncü Hâlin Olanaksızlığı İlkesi
Bir varlık ya kendisidir ya da kendisi olmayandır. İfadesi, “A veya -A”dır
şeklinde gösterilir. Bunun dışında üçüncü bir durum söz konusu olamaz. Örneğin;
ayva sarıdır ya da sarı olmayandır. Burada “sarı” ve “sarı olmayan” tüm evreni
ifade ettiği için üçüncü bir durum imkânsız olmaktadır.
Yeter Neden (Sebep) İlkesi
Herhangi
bir durumun gerçekleşmesi için belli bir durumun yeterli olması ilkesidir.
Mantık üzerine buraya kadar ifade edilenlerden mantığın doğru düşünmenin ve bilim üretmenin temel aracı olduğu ve aşağıdaki yararları sağladığı anlaşılmaktadır:
· Dilin doğru kullanılmasını sağlar,
· Doğru ve tutarlı düşünme yeteneği kazandırır ve muhakeme gücünü geliştirir,
·
Bilimsel bilgi üretim sürecine yöntem oluşturur. Aristoteles'e göre düşünme,
insanı hayvandan ayıran en temel özniteliktir. Düşünme aklın bağımsız ve
kendine özgü eylemidir.