SAĞLIK ÇALIŞANLARININ COVİD 19'LA MÜCEDELESİ
2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde
ortaya çıkan ve hızla yayılarak dünyada milyonlarca kişinin enfekte olmasına,
yüzbinlerce kişinin ölmesine yol açan ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından
“Pandemi” ilan edilen Covid-19 salgını, sağlıktan ekonomiye, çalışma hayatından
günlük hayata yaşamı derinden etkilemiş, bugüne dek süregelmiş dengelerin
değişeceğine dair öngörüleri gündeme getirmiştir. Salgının en çok etki
gösterdiği alanlardan birisi çalışma yaşamı olmuştur. Salgın öncesinde mevcut
çalışma yaşamına ilişkin bir takım sorunlar, özellikle sağlık sektöründe salgın
ile birlikte önemli ölçüde artış göstermiştir.
Bu
nedenle, bu salgının; sadece tıbbi boyutla sınırla kalmayacağı, sosyokültürel,
etik ve ahlâk, hukuk, eğitim, turizm, ekonomi, tarım, halk sağlığı açısından
olumsuz etkileri olduğu belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Covid-19 Salgınının Sağlık Çalışanlarına Etkisi
Sağlık sektöründe şiddet, bulaşıcı hastalık kapma
riski, yoğun temponun getirdiği stres gibi sorunlar, ev ve aile merkezli
yükümlülükler ve ataerkil zihniyetin ürettiği yaklaşımlar sonucu kadın sağlık
çalışanlarında ek zorluklar doğurabilmektedir. 2020 yılının başından beri bütün
dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütünce ‘Pandemi’ olarak ilan
edilen Covid-19 özellikle sağlık sektörü çalışanları üzerinde büyük etkiler
ortaya çıkarmıştır. Büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan hemşirelik, ebelik,
hastabakıcılığı gibi meslekleri içine alan sağlık sektörü, dünya genelinde
yaklaşık 5 milyona yakın insanın enfekte olmasına, üç yüz binden fazla kişinin
ölümüne yol açan Covid-19 salgını ile mücadelenin merkezinde yer almıştır. Bu
bağlamda özellikle iş ve aile yaşamı arasındaki denge kurma, enfekte olma riski
karşısında ailedeki hasta, yaşlı ve çocukların bakımına ilişkin
sorumluluklarını yerine getirememe, risk altında sık sık nöbet tutma, yoğun ve
stresli çalışma ile bu durumların beraberinde getirdiği hem çalışan kadın
sağlıkçı hem de onun aile fertleri üzerindeki psikolojik travmalar sağlık
sektöründeki kadın çalışanların sorunlarının daha da derinleşmesine neden
olmaktadır (Kavas Nakişçi ve Develi, 2020, s.99-100).
Artan vaka sayıları karşısında tüm dünyada
deneyimlendiği üzere Türkiye'de de sağlık bakım kaynaklarının aşırı tüketimi
söz konusu olmuş ve de sağlık çalışanlarının sorumluluk ve fedakârlık alanları
daha da genişlemiştir. Sağlık çalışanlarının pandemi şartlarında izin hakları
olmaksızın aralıksız çalışmaları, kimi zaman ailelerinden uzakta bir otel
odasında/lojmanda konaklamaları bunlardan yalnızca birkaçıdır. Bu türden
örnekler, Covid-19’un yalnızca fiziksel sağlığı değil; bireylerin psikolojik
ruh halini de etkilediğinin önemli bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Diğer yandan salgının henüz net olarak kontrol altına alınamamış olması ve aşı
geliştirme çalışmalarının devam etmesi bireyleri büyük bir belirsizliğe sevk
etmektedir. Dolayısıyla, bireylerde stres, kaygı, korku, anksiyete, panik atak
ve benzeri gibi birçok istenmeyen psikolojik semptomlar görülebilmektedir
(Hoşgör ve Diğerleri, 2020, s.869).
Sağlık Çalışanı Hemşirelerin Pandemi ile Mücadelesi
Sağlık hizmeti sağlayıcılarından önemli rolü olan
hemşireler, COVID-19'a karşı savaşan, bu hastalığı kontrol etme ve hastaları
rehabilite etmede önemli roller oynayan, hastanın hastaneye yatıştan taburcu
olana kadar olan süreçte hastalarla sürekli temas halinde olan ve bu süreçte
büyük bir kontamine olma riski ile karşı karşıya olan sağlık çalışanlarının en
önemli grubudur. Salgın hastalıkların
hemşireler üzerindeki risklerinin belirlenmesi hastaların uygun öz bakımı ve
bakım kalitesi açısından önemlidir ve bir hemşirenin en önemli amacı hasta
bakımıdır (Okuyan Birimoğlu ve Diğerleri, 2020, s.706).
Pek çok bilinmeyen klinik yönü olan Koronovirüs
(COVID-19), ortaya çıkan yeni bir hastalıktır. Hemşireler, dünyada üçüncü ölüm nedeni olarak
kabul edilen bulaşıcı hastalıklardan biri olan COVID19’un olumsuz sonuçlarının
hafifletilmesi ve sağlık hizmetlerinin yönetiminde çok önemli bir rol
oynamaktadırlar. Ancak pandemi sürecinde topluma bakım verme konusunda
profesyonel bir yükümlülüğe sahip olmasına rağmen hemşireler mesleklerini icra
ederken COVID-19’a bağlı olarak vaka sayılarının sürekli artışı, zorlu çalışma
koşulları, kişisel koruma ekipmanlarının yetersizliği, hastalığa özgü ilaçların
eksikliği, yetersiz destek, yakınlarını korumak adına aileleri ile
görüşememeleri ya da çalıştıkları kurumlardaki personel eksikliği nedeniyle
evlerine gönderilememeleri, uzun çalışma saatleri ve çalışma ortamlarının
güvensiz oluşu gibi yaşanılan durumlardan dolayı büyük sorunlarla mücadele
etmektedirler. Bu nedenlerden dolayı
hemşireler işlerinden ayrılmaya bile karar verme durumunda kalmışlardır(Okuyan
Birimoğlu ve Diğerleri, 2020, s.707).
Covid-19
Salgınının Toplumsal Hayat Üzerine Etkileri
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bütün dünyayı etkileyen ve
pek çok ülkede toplumsal hayatı durma noktasına getiren bu beklenmedik
gelişmenin yönetimi konusundaki farkındalığı yükseltmek için küresel acil durum
ilan etmiş durumda. Ülkeler, sağlık ve ekonomi alanlarındaki lojistik
kapasitelerine göre politikalar geliştiriyor, çeşitli önlemler alıyor. Elbette
bu politikaların öncelikli amacı, küresel salgının ortaya çıkaracağı insani
kayıplarla birlikte, ekonomik faturasını da olabildiğince azaltmak. Bütün dünya
bu süreci en iyi şekilde yönetmek için canhıraş bir mücadele veriyor. Bununla
birlikte, salgının yol açtığı ve sayısı her geçen gün katlanarak artan yeni
vakalar ve ölümler, küresel ölçekte artçı şoklara yol açmaya devam ediyor. Ard
arda gelen üzücü haberlerin etkisiyle insanlar adeta kitle iletişim
araçlarından ve sosyal medyadan yayılan bilgilere kilitlenmiş durumda. Esasen
söz konusu kanallardan akan ve çoğunluğu birbirini tekrarlayan haberlerin
beslediği belirsizlik atmosferi, bireylerin akıl, beden ve ruh sağlığı üzerinde
onarılması güç yaralar açıyor; toplum ruh sağlığını gittikçe daha çok tehdit
ediyor.
Pandemi sürecindeki kitlesel ölüm haberlerinin
beraberinde getirdiği travmatik etkilerle başa çıkmakta zorlanan kişiler,
kontrol edemedikleri olumsuz duygularla içine sürüklendikleri bunaltıcı
atmosferi çevrelerine de yayabilmektedir. Bu durumun doğal sonucu, bireysel
tedirginlik/endişe alanının sınırlarının yakın ve uzak çevredeki kişileri de
etkileyecek ölçüde genişlemesidir. Bu genişleme, kontrol odağını olumsuz
duygulara terk eden kişilerin, gazete, radyo ve televizyon gibi geleneksel
kitle iletişim araçlarından ve yeni medyadan aldığı haberleri, doğruluğunu
teyit etmeksizin etrafındaki insanlarla paylaşması ve böylece yalan yanlış
bilgilerin gerçek dünyanın sınırlarını aşarak dijital uzamın uçsuz bucaksız
dünyasına taşınmasıdır. Böylece gerçekliği şüpheli bilgilerle duyguları
kolaylıkla tetiklenen tedirgin kişilikler, küre çapında sanal bir korku
kültürünün oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Bu karamsar tablodan kurtulmasının
yolu, kontrol odağımızı yeniden olumlu duygularla besleyerek kendi elimizle
yarattığımız korku atmosferinden hızla uzaklaşmaktan geçmektedir (Çarcıoğlu,
2020, s. 271-272)
Türkiye’nin Covid-19 Pandemisi ile Mücadelesi
Türkiye pandemi ile mücadele sürecinde sosyal ve
ekonomik anlamda birtakım stratejiler belirleyerek her alanda bu mücadeleyi
yürütmeye çalışmıştır. Bununla birlikte sosyal mesafe kurallarının efektif bir
şekilde uygulanabilmesi için sosyal ve kültürel etkinlikler ertelenmiş,
şehirlerarası yolculuk yapmak valilik iznine bağlanmış, spor liglerine ara
verilmiş, camilerde toplu ibadet etme yasağı getirilmiş, piknik ve park
alanları kamuya kapatılarak bireylerin sosyal izolasyonu sağlanmaya
çalışılmıştır. Ayrıca sokağa çıkma yasağı, karantina uygulamaları, “Hayat Eve
Sığar ve Evde Kal” kampanyaları ve “Koronavirüs Riskine Karşı 14 Kural,
Ellerimizi Ne Zaman Yıkamalıyız?” gibi kamu spotu uygulamaları ile kamu
bilinçlendirmesinin sağlanması ve bunun sonucunda sosyal izolasyonun toplumun
tümünde aynı ciddiyetle algılanması sağlanmaya çalışılmıştır (T.C. Sağlık
Bakanlığı, 2020) Arslan ve Karagül, 2020:11-12).
Sonuç
Sağlık profesyonellerinin olağanüstü durumlarda
üstlendiği önemli görevler düşünüldüğünde, sağlık insan gücü kaynaklarının
korunması kritik önemdedir. Çalışanların verimli ve etkili çalışması iyi
isteklendirilmeleri ile olanaklıdır. Bu öngörü ile özellikle insan yaşamının
söz konusu olduğu sağlık kurumlarında yöneticilerin empati yapabilen kişilerden
seçilmesi, çalışanlarının motivasyonunu artırıcı ortamları hazırlamaları
gereklidir. Bu noktada en temel isteklendirme aracı çalışma sırasında her türlü
tehlikeye karşı güvenliğin sağlanmış olması güvencesidir.
Kaynakça
Arslan, İbrahim ve KARAGÜL, Soner. (2020). Küresel Bir Tehdit (Covid-19 Salgını) ve
Değişime Yolculuk. Üsküdar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, (10): 1-36.
Çapcıoğlu, İbrahim. (2020). Pandemi Süreciyle ‘Başa
Çıkma’ya Yönelik Stratejiler. Dini Araştırmalar. 23 (57): 271-274.
Hoşgör, Haydar ve Dörttepe Ülker, Zümra ve Sağcan,
Hatice. (2020). Acil Sağlık Çalışanlarında Covid-19 Anksiyetesi ve Mesleki
Performans İlişkisinin Tanımlayıcı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Mehmet
Akif Ersoy İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 3 (7): 865-886.
Kavas Nakışci, Burçak ve Develi, Abdulkadir.
(2020). Çalışma Yaşamındaki Sorunlar
Bağlamında Covid-19 Pandemisinin Kadın Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkisi. Uluslararası
Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi. 2 (4): 84-112.
Okuyan Birimoğlu, Canan ve Güneş, Elifnur ve
Yeşilyurt, Esra. COVID-19 Pozitif Hastaya Hemşirelik Bakımı Veren Bir
Hemşirenin Deneyimleri: Olgu Sunumu. Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi
2020;5(4):705-708.
T.C. Sağlık Bakanlığı. (2020). Kontrollü Sosyal Hayat.
https://www.trthaber.com/haber/
gundem/bakan-koca-acikladi-kontrollu-sosyal-hayat-donemi-basliyor-482213.html. Erişim Tarihi (21.12.2020).